Derviş Çeyizi Müzesi

İrfan Medeniyeti Araştırma Merkezi(İRFA) içerisinde bulunan “Derviş Çeyizi Müzesi”nde; yüzyıllar boyunca farklı tarikatlar tarafından kullanılan ve “Derviş çeyizi” olarak da bilinen kıyafetlerin; aslına uygun şekilde imal edilmiş rekonstrüksiyonları sergilenmektedir. Medeniyetimizden miras kalan tekke kültürünün yaşatılması gayesinde olan İrfan Medeniyeti Araştırma Merkezi(İRFA), İnsan ve İrfan Vakfı bünyesindeki  “Derviş Çeyizi Atölyesi” tarafından hazırlanan ürünleri halkımızla buluşturmaktadır. 

Derviş Çeyizi Müzesi’nde sergilenen bazı ürünler şunlardır:

Tâc-ı şerîf

Tâc; şeyhlerin veya seyr ü sülûkte belli bir mertebeye ulaşmış dervişlerin tarikat kıyafeti olarak kullandıkları, tarikatlara göre farklı şekil ve renklerdeki başlıkların (külâhın) adıdır. Tâcı taşıyan kişinin mânevî makamının bir remzi olduğundan tâc “tâc-ı şerif, tâc-ı edeb, tâc-ı saâdet” terkiplerinde olduğu gibi saygı ifade eden sıfatlarla birlikte kullanılmıştır. Tâc-ı şerîflerin tepelerindeki işaretler, renkler ve etrafına sarılan sarığın rengi tarikatlara göre farklılık göstermektedir. 

Haydariyye

Dervişin giydiği kolsuz, ellerini sarkıttığında el hizasına gelen, yakasında özel dikişlerin bulunduğu hırkaya “haydariyye” denir. Haydariyye, İmam Ali Haydar-ı Kerrar Efendimiz’in giydiği libastır. Nakşî’sinden Mevlevî’sine, Bektâşî’sinden Halvetî’sine, Kâdîrî’sinden Bedevî’sine kadar cümle tarîkatta vardır. Derviş bunu giymekle “Ben asla bana gösterilen istikametten geri durmam, nefsimin bana galebe çalmasına müsaade etmem, sürçmelerim, düşmelerim olsa da kerrar gibi döner, tekrar nefis ile mücâhedede ve mahlûkata hizmette İmam Ali(ra) gibi ivazsız garazsız gayret ederim.” demiş olur. 

Dervişin giydiği hırka başkalarının malına, mülküne göz dikmeden insanlara hizmet etmeye işarettir. Hırkanın kolunun olmayışı insanların hatasını görmemeye, kendine kötülük edene karşı bile iyilik etme çabasına, gayretine işarettir.

Şeyh hırkası 

Îmân nûruyla ve Efendimiz’i(sas) görmek arzusuyla yollara düşen Üveysü’l-Karani Resul-i Ekrem’in(sas) hane-i saadetlerine kadar gelmiş fakat Efendimiz’i(sas) göremeden annesinin memleketine dönmüştür. Efendimiz(sas) Üveys’ül-Karanî Hazretleri’nin ziyaretinden sonra Cenâb-ı Ayşe Validemiz’e “Burada Rahman’ın kokusunu alıyorum.” diyerek işarette bulunmuşlar ve sonra da bu zât-ı âliye hırkalarını göndermişlerdir. Bu hırka İstanbul’da Hırka-i Şerîf Câmii’nin içinde ziyaretçilerin görebileceği şekildedir. Sünnet-i seniyye üzere hırka giymek cümle tarikatlarda adet edinilmiştir. 

Şeyhin giyindiği hırka insanlar arasında onlara hizmet etmek için en önde bulunmaya, hataları ayıpları örtmeye lazım olan sırları ve bilgileri de erbabına vermeye işarettir. Cübbesinin(hırkasının) kolunun oluşu maddî ve mânevî âlemde yapmaya gayret ettiği hizmetleri gizlemeye işarettir. Sağ kolunun örtülü olması iyilikleri hiç sezdirmeden ve kimseyi minnet altında bırakmadan vermeye, sol kolunun örtülü oluşu insanların hatalarını, kusurlarını, ayıplarını örtmeye işarettir. 

Derviş hırkası(siyah)

Hırka; vücudun üst tarafına giyilen, genellikle yünden örülmüş bir giysidir, çeşitli renklerde olur. Mevlevî dervişlerinin giydiği hırka siyah renklidir ve buna “Derviş Hırkası” denir. 

Kuşak-elif nemed

Elif nemed Farsça’da yün kemer anlamına gelmektedir. Mevlevîyye’de tennure üzerine kuşanılan kemere denir. Üç dolama olarak sarılan bu kuşağın ucuna bir şerit tutturulmuştur. Şeridin ucunda da habbe yani ceviz kadar bir düğme vardır. Böylece bele kuşanılır. Bu kuşağın bele 3 kere sarılması “Eline, diline, beline” sahip olmaya işarettir.

Destegül

Farsça, gül destesi anlamına gelen destegül; tennurenin üstüne giyilen yakasız gömleğe denir. Mevlevî dervişleri, bunu hücrede giyerler. Âyin sırasındaki giysileri tennure olup, bellerine elif nemed sararlar. Mevlevî destegülü, uzun kollu, belde biten bir tür haydariyyedir. Tennure üstüne de giyilir.

Kamarçin

Dervişlerin ayağına giydiği bir tür paşmaktır. Paşmak, dışarıda giyilen ayakkabıya da denilir. Lâkin hizmette ve ibadette ayağına giydiği bu husûsî paşmak şekil i’tibarıyla Efendimiz’in(sas) mübarek ayaklarına giydikleri paşmak-ı şerîfeye benzer. Husûsî bir yola mensub olduğunun ve o yolda sabit kadem olduğunun işaretidir. Derviş bunu başkalarına ilan etmekten ziyâde kendisi bulunduğu yolu unutmasın diye giyer. Zîrâ dervişin de nazarı ekseriya ayak ucunadır. Sâir yerde yürürken kalbinin üzerinde, dâimâ başı yerde, etrafa fazla bakmadan, nazar etmeden yürümek sûretiyle edebe riayet eder. Namazda dahi ayak uçlarına bakar şekilde kıyam etmek, rükûda ayak uçlarına bakmak âdâbtandır.