Ney

Farsça kökenli kamış anlamına gelen “nay” kelimesinden evrilen ney, tasavvuf medeniyetinin olmazsa olmaz çalgı aletlerindendir. Ney üfleyen kişiye neyzen denildiği gibi toplu icralarda ve birden fazla neyzen olduğu yerlerde ise başı çeken kişiye serneyzen ismi verilir. 

İçi boşaltılmış, sarımsı renklerde dokuz boğumlu kamışa, yedi delik(perde) açılarak yapılan neyin alt ve üst kısımlarına parazvane denilen halka geçirilir ve üflemeyi kolaylaştırması açısından önemli olan başpare ismiyle konik bir ağızlıkla üflenebilir hale getirilir. 

Tasavvufi kaynaklarda neyin tarihi ile alakalı olarak; Peygamber Efendimiz’in(sas) Hazret-i Ali’ye(ra) bazı ilahi sırları aktardığı, bu sırrı Hazret-i Ali’nin(ra) bir kuyuya haykırdığını ve bu kuyudan vücut bulan kamışların rüzgârın da etkisiyle güzel nidalar çıkardığı anlatılmaktadır. 

Hazret-i Mevlânâ’nın Mesnevi’sine “ney” ile başlayıp ona insan-ı kâmil anlamı yüklemesi bu çalgı aletine ulvi bir anlam kazandırmıştır. Mevlevî âyinlerinde başı çeken saz olması ve sair tarikatlarda sıkça görülmesi, yüzyıllardan beri bir gelenek takip edilerek “kutbü’n nayi” hiyerarşisinin olması bu çalgı aletinin önemini göstermektedir. 

Tarihimizde özellikle Mevlevihanelerde birçok neyzen neşv-ü nema bulmuştur. Kutbünnayi Hamza Dede, Kutbünnayi Şeyh Osman Dede, Abdülbaki Nasır Dede, Hammamizade İsmail Dede, III. Selim, Aziz Dede ve Hüseyin Fahreddin Dede gibi meşhur neyzenler buna örnektir.

Bu büyük geleneğin yaşatılması maksadıyla İrfan Medeniyeti Araştırma Merkezi(İRFA) atölyelerinde ney talimi yapılmakta, ayrıca ney imalatı eğitimi de verilmektedir.